logo

Birlik mi? Gaf mı?

Birlik mi? Gaf mı?

Birlik mi? Gaf mı?

S E L A M

25/12/2011 günü yeşil Çubuk ilçemizde, Çubuk Dernekler Federasyonunca düzenlenen (BİRLİK VE AŞURE) konulu toplantı hakkında, açıklama ve aydınlatma gereği duydum.

Federasyon yöneticilerinin iyi niyetle ve Kur’an okunarak başlattıkları halka açık bu toplantıda, Çubuk Belediyesi Mehmet Akif salonunu dolduran vatandaşlara Alevi-Bektaşi kültürü anlatılmış ve Semah gösterilmiştir.

Konuşmacı Prof.Osman Eğri ve Dede Ahmet beylerin Ehli-beyt ve Alevilik adına yaptıkları bazı açıklamalar, “EHLİ-SÜNNET” akidesine mensup olan bendeniz ve salondakilerin pek çoğu tarafından doğru ve yerinde görülmemiştir. Hataları ve yapılan gafları aşağıda açıklayacağım.

Öncelikle usul ve sunum hakkındaki görüşümü belirtmek isterim: Biz Müslümanlar, beğenelim veya beğenmeyelim tüm görüşlere saygı duyarız. Tartışırız. Bilimsel ortamlarda karşılıklı konuşuruz. Alnı açık başı dik olarak, Kongreler, Sempozyumlar, Çalıştaylar düzenleyerek, her din ve mezhep mensubuyla farklılıklarımızı masaya yatırabiliriz. Nitekim bunu Hükümetimiz başarıyla yapmıştır. Diyanet işleri Başkanlığımız ve bazı Üniversitelerimiz uzman akademisyenleri bir araya getirerek bilimsel toplantılarla ve çeşitli yayınlarla bunu yapmaktadır.

Ancak, BİRLİK adına masum ve temiz Müslüman halkı salona toplayıp, tek taraflı Alevi-Bektâşi kültürünü sunmak suretiyle, kafaları karıştırmaya, nezih itikatlarımızı zedelemeye hiç kimsenin hakkı yoktur.

Böylesine mes’uliyetli, riskli ve tehlikeli çatışma doğurabilecek girişimler; vaktiyle “TELFİK’İ-MEZAHİP” (mezhepleri birleştirme) teşebbüsleri gibi mezhepsizliğe ve Hâriciliğe dönüşebilir. İyi bilinmelidir ki, Hz.Ali’yi şehit edenler, kendinden ayrılan haricilerdir.

İyi niyetinden hiç şüphe etmediğim, Federasyon Başkanı Sayın Recep Taş’ın, açış konuşması sırasında “TARİHİMİZ ZULÜMLERLE DOLUDUR.” Sözü çok ağır hatadır. Maksadını aşan bir söz olduğunu düşünüyorum. Zira millî ve dînî tarihlerimiz şan ve şerefle, adaletle, hakkaniyetle doludur. Tabii ki, istisnai olarak, haksızlıklar, kardeş kavgaları, savaşlar, zulümler, cinayetler olmuştur. Bunlar münferit hadiselerdir. Asla ve asla koskoca cihan-şumûl TÜRK-İSLAM TARİHİNE kimse dil uzatamaz.

Profesör Eğri’nin uzun konuşmasında;İslam’ı Hz.Ali ve Ehli-beyt kanalına daraltarak, bir kere olsun diğer halifelerden bahsetmeden, ümmetin bir numarası ve Hz.Peygamberimizin hicret arkadaşı “YAR’I-GARI-NEBİ”  Hz.Ebu-bekr, Hz.Ömer ve Hz.Osman ile diğer kıymetli eshabı görmezden gelmesi yanlıştır.

Sayın Eğri’nin “Kurbanlarımızı Zeynel-Abidin aşkı için kesiyoruz.” sözü ve Dede Ahmet beyin “Kur’andaki; geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi, size de oruç farz kılındı ayeti muharrem ayına delalet eder.” demek suretiyle, ramazan orucunu reddetmesi ve benzeri gaflar bizim itikadımıza uymaz.

Evlâd-ı Resül Hz.Hüseyin ve yakınlarının Kerbela’da şehit edilmeleri hepimizin yüreğini dağlar. Bundan tüm İslam âlemi acı duyar. Bu kardeş kavgası tarihimizde kara lekedir. Büyük bir yaradır. Ancak bu yarayı sarmak yerine, acite edip daha da kaşıyarak derinleştirmek ve karşı taraftaki sahabileri lânetlemek doğru değildir. Bu kardeş kavgasının makam ve saltanat için değil, İçtihat farklılığından ve provokasyonlardan kaynaklandığını düşünmeliyiz.

Hz.Ali ile Hz.Muaviye arasındaki ihtilafta her iki taraftan binlerce şehit verilmiştir. Buna rağmen Hz.Ali (r.a): “İhvânüna begav aleyna. La hüm küffarün ve la-hüm füssakun” buyurmuştur. Yani;Kardeşlerimiz bize karşı geldi. Fakat onlar ne kafir ne de fasiktırlar. Zira bir tarafta Allah’ın arslanı, Resûlün damadı ehli-beyt Hz.Ali, diğer tarafta vahiy kâtibi, Peygamberimizin büyük iltifat ve teveccühüne mazhar olmuş olan, hem de Hz.Ömer ve Hz.Osman’ın Şam valisi bulunan Hz.Muaviye vardı.

Kerbela’da Hz.Hüseyin’in şehid edilmesine Halife Yezid üzülmüş ve gözleri yaşla dolmuştur. Irak valisi Ubeydullah Bin Ziyad’a lanet okumuştur. İmam-ı Gazâlinin beyanına göre:Yezid Hz. Hüseyin’in şehid edilmesine ne emir vermiş,ne de rıza göstermiştir.

Bilinmelidir ki, her iki tarafta da yine sahabiler vardı. Sahabe, nübüvvet ve risalet nurunun cihana yayılmasında Resûlullahın arkadaşlarıdır. Sahabe olmayanların en faziletlisinin başı, onların ayağının altındadır. Biz onların hiç birine, hatta Hz.Hamza’yı şehit ederek mubarek ciğerlerini parçalayan Hz.Vahşi’ye bile lanet okuyamayız. Çünkü sahabedir.

Yezid kimdir? dört yıl süreyle İslam aleminin Halifesi, Emevî İslam Devletinin başkanıdır. İslam ordusunun başında İstanbul’u fethe gelmiştir. Yanında pek çok sahabe vardı. Bunlardan birisi de İstanbul’da medfun bulunan Ebu-Eyyubel Ensari (Eyüp Sultan) idi.

SONUÇ OLARAK:Tarihe mal olmuş bu olayda, ellerimizi bulaştırmadığımız kardeş kavgasına dillerimizi de bulaştırmayalım.Belki de onlar mahkeme-i kübra’da, Resûlüllah’ın huzurunda barışıp kucaklaşacaklardır.

“Eshabım yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız hidayet bulursunuz.” Hadisini kendimize kılavuz kabul edelim. Asrımızın büyük din âlimlerinden Ö.Nasuhi Bilmen’in (ESHABI-KİRAM HAKKINDA MÜSLÜMANLARIN NEZİH İTİKATLARI) isimli kitabını herkese tavsiye ederim.

HÜDÂYA EMANET OLUNUZ…

Şevket Tandoğan

standogan06@hotmail.com

Etiketler: » » » » » » » » » » »
#

SENDE YORUM YAZ

8+1 = ?